Bebek doğuştan benmerkezcidir; çünkü bebeğin yaşaması kendini büyüteceklerin ilgisine ve temel gereksinmelerini sağlamasına bağlıdır. Benmerkezcilik, bebeğin, ana-babasının, özellikle de annesinin kendisiyle ilgilenmesini, beslenme ve korunma gereksinmesinin yerine getirilmesini beklemesidir; yoksa bencillik değildir.
Bebek doğduğunda kendisi ile kendinin dışında olanları birbirinden ayıramaz. Bebek, altıncı ay dolaylarında kendini emziren annesinin kendinden başka biri olduğunun farkına varır. Bebek, annesi emzirmeyi bitirdiğinde, eğer ağlarsa doymadığı için değil, annesinin ilgisini, korumasını kestiğini sandığı içindir.
İlk çocukluk döneminde;
Yani beş-altı yaşına kadar çocuk, çevresindeki kişileri tanıdıkça dünyada yalnızca kendinin ve ana babasının değil, başkalarının da olduğunu anlamaya başlar. Yine de çevresindekilerin kendisiyle ilgilenmesini bekler. Çocuk, ana-babasının yanından ayrılmak istemez, onlarla gittiği her yere ya kucakta ya da el ele birlikte gitmek ister. Ana-babasının yalnız kendisi için var olduğunu düşünür.
Anaokuluna başlayan çocuğun çevresi genişler, başka çocuklarla paylaşma deneyimleri artar. Başkalarıyla birlikte yaşamak zorunda olduğu bilinci gelişmeye başlayınca çocuğun benmerkezciliği de zayıflamaya başlar.
Eğer çocuk ikinci çocukluk döneminde, yani altı yaşından sonra ilk yaşların benmerkezciliğini sürdürüyorsa, dönüp ona karşı tutumumuzu değerlendirmemiz, bebekmiş gibi onun etrafında dönüp dönmediğimize bakmak gerekir.