Çocuk Psikolojisi

Kurallar akılcı olmalıdır

Kuralları koyarken açık ve yalın ol­mak, onları en az sayıda tutmak ve yal­nızca zorunlu olan durumlarda yaptı­rıma başvurmak gerekir. Şu halde, ku­rallar körü körüne bir otorite saplantı­sına dayandırılmamalı, pedagojik bir temel üzerine oturtulmalıdır Eğer koy­duğunuz ve koyacağınız kurallara si­zin davranışlarınız da uyuyorsa, onla­rı öğrenmek ve kabul etmek çocuk için daha kolay olur. Çocuk sizi model ola­rak alır ve sizin hoşunuza gitmek için, yaptıklarınızı yapmaya çalışır. Eğer ona karşı nazik davranıyorsanız, onun da size karşı nazik olmaması için bir neden yoktur. Bir şey istediği zaman ona yardımcı olmaktan kaçınmıyorsa­nız, sofranın kurulmasına ya da oda­nın düzenlenmesine o da katkıda bu­lunacaktır. Eğer kural, “konuşmaya başlamadan önce, konuşanın sözünü tamamlamasını bekle” ise ve eğer siz onun anlattıklarını sözünü kesmeden dinliyorsanız, onun da aynı biçimde davranmasını beklemek hakkınızdır Çocukların dayanamadıkları şey, ken­dileri için geçerli uygulamalarda tutar­sızlıklarla karşılaşmalarıdır. Yani anne-babanın, çocuğa önerdikleri davranış modellerine kendilerinin uygulamaya yanaşmamalarıdır. Eğer çocuk yetiş­kinlerin kendisinden neler bekledikle­rini ve tepkilerinin ne olacağını tam ola­rak kestiremiyorsa, onlara karşı güve­ni sarsılmaya başlar. Bir kuralı bir kez koyduktan sonra, onunla ters düşme­meye bakmalısınız. Ancak tutarlılık, es­nek olmamak demek değildir. Bir baş­ka deyişle, özel durumlarda kuralın dı­şına çıkılabılır.

Ödüller ve cezalar. Belletme, eğit menin kaçınılmaz bir parçası olan bir dizi ödüllendirme ve cezalandırma ile olur.
Çoğu kez, yavrunuzla her günkü iliş­kilerinizde, “rıza göstermekle-reddetmek”, “onaylamakla-ceza ver­mek”, “evet demekle-hayır demek”, “diyalogu sürdürmekle sürdürme­mek” arasında seçim yapmak du­rumunda kalabilirsiniz.
Peki ama ödüllendirmenin ve cezalandırmanın çocuk üzerindeki etkileri nedir?
Ödül (bir aferin, bir gülümseme, bir öpücük ya da biraz ilgi) beğenilen dav­ranışın yinelenmesi bakımından, ceza ise buna yol açan davranışın yinelen­memesi açısından yarar sağlar. Olum­lu tavır, yani ödül daha geçerli olup da­ha iyi sonuçlar verir. Bu demektir ki, eğitim yönünden ceza yoluna başvur­ma yerine, ödüllendirmeyi amaçlamak çok daha sağlam bir yöntemdir. Yani, çocuk üzerinde caydırıcı bir etki bıra­kan cezalandırma yerine, ödüllendir­me suretiyle ona daha kolaylıkla ye­ni bir yön verilebilir.
Yapacağınız şey, olumlu davranışı­nı ödüllendirmek, olumsuz davranışı ödültendirmemekdir. Ancak çoğu kez, çocuk bir şeyi, nedenlerini açıkla­yarak istemek yerine, ağlamak ya da mızmızlanmak suretiyle o şeyi daha kolaylıkla elde eder. Anne-babanın mantıklı bir istekten çok, bu tür mızmız­lanmalara boyun eğmesi ya da ortalı­ğı altüst etmesine dayanamayıp iste­diğini yapmasına daha sık rastlanılır.
Çocuğun iyi bir davranışını doğal karşılamak yerine, bunun üzerinde durmanız sizin takdirinizi kazanmak için aynı davranışı yinelemesine neden olacaktır. “Evet”leri “hayıflardan faz-
la kullanınız. Çocuk küblerle oynama­yı bitirir bitirmez ona “kübleri yerde bı­rakma!” demek boşunadır. Bu cümle çocuk için bir meydan okuma anlamı­na gelebilir, onları inadına yerde bıra­kabilir. Oysa ona istediğiniz şeylerin nedenlerini açıklayacak olursanız, si­zin istediğinizi yerine getirecektir. “Kübleri yine kutusuna koy ki, yeniden oynayacağın zaman bulabileceğinden emin olalım” demek, çocuğun zekâstna güvenmek ve ondan yapmasını is­tediğiniz hareketi anlaması için gerekli anahtarı ona vermek demektir. Bir şey istediğinizde, her zaman nedenini ona anlatınız. Bir neden olmazsa, kendi zihninde meydana getirmeye çalıştığı genel davranış modeli içine sizin bu is­teğinizi dahil etmeyi başaramaz. Sabır­lı olunuz ve yaptığı yanlışları, huysuz­lukları hepimizde bulunan normal şey­ler olarak kabul ediniz. Sizin hoşunu­za gitmeyecek bir şey yaptığı zaman bile, onu seviniz ve bunu ona söyleyi­niz. Hoşunuza gitmeyen şeyin ne ol­duğunu ona anlatınız “Canımı sıkan fena bir iş yaptın” demek varken, “Se­ni gidi, kerata” demeyiniz. Artık onu sevmediğiniz kanısına kapılmamalıdır çocuk. Yani ona olan sevginiz değiş­memiştir, ama böyle davranmış olma­sı hoşunuza gitmemiştir. İyi bir hare­ketini görünce her seferinde onayladı­ğınızı gösteriniz, özellikle de ona gü­ven duyunuz ve bunu ona hissettiriniz. Eğer onunla ilişkileriniz iyiyse ve bir­birinize karşı saygılı davranıyorsanız (yani biriniz durmadan buyuruyor, öbü­rü de sürekli başkaldırmıyorsa) çeliş­kiler ve anlaşmazlıklar önemli değildir; tartışma ve açıklama yoluyla her şey çözümlenir.
Denebilir ki ödüllendirme artık eği­timin en etkin “silahı” olmuştur. Ödüllendirme yada ödüllendirmeme özünde yeterince eğitici işlev taşımak­tadır Özendiriciliği çok yüksek olan ödüllendirmenin yanı sıra, ödüllendir­meme ket vurucu, engelleyici özellik­ler taşımamaktadır. Olumsuz bir dav­ranış karşısında çocuğu cezalandırmayıp yalnızca ödüllendirmememe yetin­mek, yeterli uyarı işlevini taşımakta bir­likte, çocuğun size bir tepki geliştirme­sine de neden olmaz. Oysa cezalan­dırılan çocuk kimi zaman cezanın bo­yutlarını aşan bir öfke ve nefretle kar­şılayacaktır durumu. Öyleyse cezalan­dırmadan olabildiğince kaçınıp, ödüllendirmemekle yetininiz. Ödülün, ço­cuk tarafından bir tür “rüşvet” olarak kabul edilmesine neden olmayınız. Bunun yolunun da verilen ödüllerin, ödüllendirmeye neden olan olayla doğ-rudan ilgili olmasından geçtiğini unut­mayınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.