Her çocuğun birtakım korkulan vardır, çoğu akla yakın olmayan korkulardır bunlar En azından büyüklerin gözünde, çocukların korktukları şeylerin çoğunun gerçekten tehdit edici bir yanı da bulunmamaktadır. Küçük çocuklara özgü korkular çok çeşitlidir: Karanlık; yalnız kalmak; şiddetli gürültüler; tuhaf bir adamın ortaya çıkıvermesi; bazı hayvanlar; vb…
Kimi bebekler odada uçan bir sinekten ya da masum bir kelebekten bile korkarlar, ondan kendilerini korkutan anlamlar çıkarırlar. Çocuk, her şeyden korkabilır Aslında onu ürküten şeyin kendisi korkunç değildir ama. bebeğe dehşet veren onun görüntüsüdür.
Korku, bir gürültüden, bir acıdan yada düşmanca bir tavırdan ya da suçluluk duygusundan kaynaklanabilir.
Sizin telaşa kapıldığınızı görmek çoğu kez onu dehşete düşürmeye yeter. Eğer köpekten korkuyorsanız, bunu ona söylemeseniz bile, bunu anlar ve o da köpekten korkar; eğer sudan korkuyorsanız, onun da denizle arası iyi olmaz. Sizin kuruntularınız ve korkularınız ona da geçer. Eğer kuruntuluysanız ve boyuna karşılaşabileceği tehlikeler konusunda ona gözünü açmasını söylüyorsanız, çocuğunuz da bu nesne ve kişilere karşı belli bir tedirginlik duyar.
Bir çocuk için korkutucu olan bir durum, bir başka çocuk için öyle olmayabilir. Korkutucu olaylardan bir çoğu {şiddetli bir gürültünün yüreği hoplatması, bir başka çocuk tarafından itilmek, havlanan bir köpek tarafından kovalanmak) çocukta, karakterine, deneyimin etkisine ve bu konuda yaptığınız müdahalelere göre bir iz bırakır
ya da bırakmaz. Böyle korkutucu bir deneyden geçmiş olan çocuk, bir süre için gürültülerden, tahtıravallilerden korkabilir. itilip düşürülme korkusuyla yaşıtlarıyla birlikte olmaktan kaçınır, bir köpek gördü mü, can havliyle kaçmaya çalışır.
Sürekli kavga ve tartışmaların yapıldığı bir evde de çocuk, neler olup bittiğini anlamadığı için korkuya kapılabilir ve güvende olmadığını sanabilir. Bu güvensizliğini ve kaygısını da, belirli nesnelere yöneltir. Sık sık azarlanan, cezalandırılan, göz dağı verilen çocuk, anne-babasına düşmanlık duyar, sonra da onlara düşmanlık duymasından ötürü kendi kendini suçlu görür; düşmanlığını gizlemek ister ve sevdiği insanlara karşı düşmanca duygulara sahip olmaktan çekinir; yalnız cezadan ve suçluluk duygusundan değil, bunların yarattığı düşmanlıktan da sakınır. Bu da genellikle bir korku ortamına yol açabilir: Sevilmediğini hissetmesinin korkusu; anne-babaya karşı olan düşmanlık duyguları duymanın korkusu. Böylece düşmanlığını başkalarına yönelttiği ve bundan korku duyduğu da olur. Korkusunu böylelikle her hangi bir nesneye ya da kişiye “kaydırmış” olur. Ancak onların bu süreçte hiçbir rolü bulunmamaktadır. Onu dehşete düşüren şeyler bu yüzden, yalnızca onun genel kuruntu ve korku durumunun temelinde yer alan başka korkularını yansıttığı şeylerdir.
Bundan dolayı gergin bir ev ortamı belirli korkuların yerleşmesine zemin hazırlar. İşin kötüsü çocuk ne kadar çok şeyden korkarsa, her olumsuz deney onun kendisini o kadar güvensiz ve savunmasız görmesine yol açacaktır. Yaşamının ikinci ve üçüncü yılındaki bazı sorunlar ve zorluklarla karşılaşması olağandır. Bu dönemlerde uykusuzluk halteri, bazı nesnelerin ve yerlerin uyandırdığı gerçek korkular, öfke nöbetleri ortaya çıkabilir. Gerçekten tehlikeli olan şeyierden korku duymayabilir de,zararsız şeyler ona korku verebilir. Çünkü bu korkuların büyük bölümü, başından geçmiş öteki olaylara bağlıdır. Bu yaşta, fanteziyle gerçek arasındaki fark konusunda çok yüzeysel bir fikir sahibidir; ancak, alabildiğine düş kurar ve kendi düşlerinden korkuya kapılır. Konuşmayı becermesi, çocuğun korkularını ifade etmesini sağlar, ne var ki büyüklerin konuştuklarına kulak kabartması bile bazen onda yeni korkulara neden olabilmektedir? Sözgelimi “yorgunluktan öldüm bittim” dediğinizi duyduğunda bu tümcenin bir deyim olduğunu bilmediğinden,büyük üzüntüye kapılıp sizin ölmüş olmanızdan korku duyabilir. Bir filmde birtakım canavarlar görecek olsa, dehşet içinde kalır ve uykuları kaçar.
Onun bu korkularını ciddiye alınız ve onu avutmaya çalışınız. Korkularından sıyrılmasının en iyi yolu, sakinleştirimesidir. İçinin rahat etmesi, büyük ölçüde sizin ne kadar sakin olduğunuzu görmesine ve onun sorunlarına karşı göstereceğiniz anlayışa bağlıdır. Mantık açısından korkacak bir şey bulunmadığını ona anlatmanın hiçbir anlamı yoktur ve korkularını İçinden atmasına yararı dokunmaz. Size, kendisini korkutan şeylerden söz edince, onu anladığınızı belli etmelisiniz: Sakın onunla alay etmeyiniz ve başkalarının da alay etmesine izin vermeyiniz. Korkular ve karabasanlar yetişkinlerin yaşamında da bulunmaktadır ve bu yüzden size zararsız gelen bir şeyden onun korkuya kapılmasına gülmeyiniz. Kimbilir bir cinayet filmi seyrederken, siz de kaç kez korkuya kapılmışsınız-dır, ama sonunda bunun bir film olduğunu düşünüp, korkuyu üstünüzden atmışsınızdır.
Çocuk gerçekle kurguyu henüz ayırt edecek durumda olmadığı için, sizinkinin tersine, onun korkuları daha yoğun olur ve uzun sürer. Ona keder veren düşünceden kurtulmasına başka şeylerle oyalayarak yardım ediniz. Eğer onunla alay edecek olursanız, belki korkular yer edecektir çocukta. Size gereksinimi olduğu zaman, gecenin ikisi de olsa, ona yardım etmekten kaçınmayınız; yanına gidip onu öpüp kollarınıza alıp avutunuz. Işığın açık kalmasını istiyorsa, ışığı açık bırakınız. Kınamak, ayıplamak ya da kendini güvenli hissetmediği halde onu cesur olmaya yüreklendirmek gibi hareketlerin ona yardım etmenin en iyi yolu olmadığı kesindir. Herkesin korkabileceği ve korkuyu yenmenin olası olduğunu, isterse ona yardıma hazır bulunduğunuzu söyleyiniz. Çocuk çeşitli durumlardan kendi başına sıyrılabildiğini anladıktan sonra korkularının ve karabasanlarının hemen hepsinden kurtulmayı da başaracaktır. Bu arada ne kadar az korkuya kapılır ve korkuyu ne denli çabuk yenmeyi öğrenirse, o kadar çabuk kendine güven kazanacak ve daha az korkar olacaktır